Ads 468x60px

.

Pages

13 Aralık 2012

Australia (2008)....İki film birden mi acaba?


Geçtiğimiz hafta sonu, kalabalık bir arkadaş grubu ile izledik bu güzelim filmi. Güzelim dediğime bakmayın eleştireceğim noktaları olacak elbette ama genel olarak "Güzel" diyebilirim Australia için. Hoş arkadaşlardan birinin sürekli kıs kıs gülmesi ile filme ne kadar konsantre oldum? Bu şekli ile bir yazı yazmak ne kadar doğru? O yastığı, o arkadaşın kafasına neden fırlatıp susturmadım? Gibi sorular hala beynimde dönmekte ama şimdilik kenara bırakıyorum bunları ve aklımda kaldığı kadarı ile filmi anlatmaya başlıyorum.


22 Kasım 2012

Deli Deli Olma (2009)...Buz Gibi Sıcak.




Sağda solda, kenarda köşede kalmış ne kadar güzel şey varsa bulup çıkaran bir arkadaşım var benim. O' nun tavsiye ettiği, beğenmediğim bir şey yok henüz. Zira bu filmi izle dediğinde tereddütsüz oturdum TV karşısına. Bakın TV diyorum. Ben normalde TV de film izlemeyi sevmem (Duyda inanma, daha doğrusu tv den izlediğim hali ile değerlendirmeyi sevmem). Orjinal dili isterim. Hadi bu yerli yapım diye izlenebilir dersiniz ama, TV o kadar sahne kesip, öyle yerleri biiippp liyor ki, önemli bir şey kaçırıp kaçırmadığınızı anlamak için filmi ayrıca sansürsüz izlemeniz gerekiyor. Özetle güvenmem pek TV ye. Yine de oturdum karşısına ve film başladı.

12 Kasım 2012

Skyfall (2012)



Cumamızı şenlendirip merakımızı giderdik sonunda. Benim meraklanmam için "James Bond" filmi olması yeterliyken, Türkiye'de çekilmiş sahnelerinin olması, işi daha da cazip kılmıştı zaten. Özetle şunu söyleyebilirim ki, son üç James Bond filminin yani Daniel Craig serisinin en iyi filmi olmuş Skyfall. Yazının devamını filmi izlediğinizi varsayarak bol ipuculu yazıyorum. Bilginiz ola.

7 Kasım 2012

Arthur Christmas (2011)...0.000.000.001



Sanırım gölgede kalan bir film Arthur Christmas. Bayram tatilinde vakit geçirelim diye izledik. Beklentim çok düşüktü. Malum bir Nemo, Ice Age, Shrek gibi duyulmuş bir film değildi. Gölgede kaldıysa "şirin ama o kadar da güzel değilmiş demek ki" gibi bir düşüncem vardı (Yanlıııışşşşşş). Film gayet iyi çıktı bence. Sanırım animasyon piyasası biraz acımasız. Bu film ile aynı kaderi paylaşan bir film daha var. O da "How to Train Your Dragon?". O da güzeldi. Neyse o filmi başka bir zaman anlatırım. Biz şimdi Arthur' un maceralarına dönelim.

4 Ekim 2012

Filmlerin çekildiği yerler...



Twitter da takip ettiğim @cinephile7 sayesinde çok hoş bir site keşfettim. FILMography. Site, ünlü filmlerin önemli sahnelerinin geçtiği yerleri, yıllar sonra o sahnelerle birleştiren çalışmalar yayınlıyor. Böyle anlatınca karışık geliyor değil mi?. Bence siteyi ziyaret etmelisiniz :) Bir kaç örneği de burada paylaşıyorum.

2 Ekim 2012

The Expendables 2 (2012)...Kahramanlarım.




Filme geldiği günlerde gitmiştim. Yazmak bugüne nasipmiş. İlk film hoşuma gitmişti. O nedenle The Expendables 2' den de ümitliydim ama beklediğimden daha fazla eğlendim. Bu kez kahramanlarımızın macerasının adı "İntikam". Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, öyle çok aman aman güzel ve altı dolu bir konusu yok. Bu anlamda bile nostalji yapıyorlar çünkü bu kahramanlarımızın o zamanki filmleri de çok derin değildi sonuçta. Yine de bir aksiyondan daha fazlası var, orası kesin.

17 Eylül 2012

The Tall Man (2012)...Çelişki



İzlemeye başlarken gizemler, metafizik ve fantastik objeler bekliyordum. Bu beklentimi filmin ortalarına kadar da devam ettirdim. Hatta "inşallah çocukluğu kötü geçmiş birinin sapıklıkları değildir" diye izledim bir süre (fena ironi içeriyor). Hiç de beklediğim ve korktuğum gibi çıkmadı. Çok başka bir konu serdi önümüze The Tall Man. İlk anda tiksinti hissetsemde, birazcık sakince bakınca çelişkide kaldım.  Kahramanları ile empati kurulması zor bir film. Onları linç de edemiyorsunuz, hak da veremiyorsunuz. Sırf film bittiğinde kafamda beliren soru işaretleri için bile "başarılı bir film" diyebilirim.

14 Ağustos 2012

Total Recall (2012) vs Total Recall (1990)



İşte yaşlandığımı gösteren bir durum daha. Artık bizim çocukluk yıllarımızın "yeniden çekimleri" (Nam-ı diğer remake) çıkıyor. Bu yaşıma kadar bir çok yeniden çekim izledim ama hepsinin ilk çekimleri benden önceki yıllara dayanıyordu. Dolayısı ile bir filmin hem yeni çekimini, hem eski çekimini izlesem bile, dönemimin filmi olmadığı için, yani bir nevi o filmle büyümediğim için objektif olamıyordum. Total Recall için durum farklı. Yanlış hatırlamıyorsam bu benim için bir ilk. Yani çocukluk dönemimin çok önemli bir filminin yeniden çekimine tanık olmak.

1 Ağustos 2012

İncir Reçeli (2011)...Güzelmiş



Son bir yıldır herkesin "izle", "izlemedin mi?", "nasıl izlemezsin?" tepkilerini sineye çekip bir hayli bekledikten sonra, bu hafta sonu izleyebildim kendisini. İnsanlar ne kadar bu soruları sormakta haklıysa, ben de bekletip, ortalık durulunca izlemekte haklıymışım :) Neden mi böyle düşünüyorum? Bazı şeyler aşırı popüler olunca bende bir iticilik oluşturuyor. Psikopatça belki ama öyle. Ayrıca aşırı popülerlik, beklentiyi anlamsız yükseltiyor ve filme yazık olabiliyor. Şu anda çok gereksiz konuştuğumun farkındayım :)

27 Temmuz 2012

Best of Diane Lane

Ne zamandır ara vermiştim "Best Of"' larıma. Bu aranın bitişi "güzellik" ile olsun istedim. Fiziken çok beğendiğim bir aktristtir Diane Lane. Tabi ki rollerini hakkını vererek oynaması bu beğenimi kat be kat arttırır. Unutamadığım performanslarına gelince...Aslında "Best of" ifadesi ne kadar doğru bilmiyorum. Sonuçta 2000 li yıllardan önceki filmlerini izlemediğim için son 12 yıldakı filmleri arasından bir beş seçtim.

UNFAITHFUL ( 2002)


Ülkemizde "Sadakatsiz" adı ile gösterilen film gerilim dolu bir aldatma hikayesini anlatıyor. Eşi ve çocuğu ile aşk dolu olmasa da sevgi ve saygı dolu bir hayatı olan Connie' nin (Diane Lane) yolu, yakışıklı ama bir o kadar da serseri Paul (Olivier Martinez) ile çakışır. Connie ve Paul arasında daha çok şehvetin söz konusu olduğu bir ilişki başlar. Ancak Connie kısa bir süre sonra vicdan azabı çekmeye başlamıştır bile. Bu arada eşi Ed (Richard Gere) bu ilişkiyi öğrenir ve Paul ile tanışmaya gider. Bundan sonrası kontrol edilemeyen gelişmeler, gerilim ve ahlak muhasebesi şeklinde geçecektir. Diane Lane, usta oyunculuğunun yanı sıra cesur sahneleri nedeni ile de filmin en etkili noktası konumunda.

16 Temmuz 2012

The Amazing Spider-Man (2012)...Gelen, gideni aratmadı.



Evet aslında inanılmaz. Ama inanamadığım şey, filmin, beklentimin üstünde çıkması. Açıkçası hiç de ümitli değildim, "farklı ne olabilir ki?", "ne gereği vardı?" gibi söylemlerle gittim filme. Sadece efekt izleriz, eğleniriz modundaydım yani. Ama hiç de öyle olmadı. İlk seriye göre aslında daha oturmuş bir hikaye ve daha iyi analiz edilmiş karakterler izledik.

13 Temmuz 2012

Christopher Nolan' ı nasıl bilirsiniz?



Ünlü sinema dergisi Empire, yeni sayısındaki 'The Dark Knight Rises' dosyasında Hollywood'un ünlü yönetmen ve senaristlerinin seriyle ilgili görüşlerine de yer verdi. 27 Temmuz'da Türkiye'de de gösterime girecek film ABD'li eleştirmenler tarafından tam not aldı. Peki, Hollywood bugüne kadar yapılmış en iyi uyarlamalardan biri olan Nolan'ın Batman serisi hakkında ne düşünüyor ve ondan neler öğrendi?

11 Temmuz 2012

Alternatif Türk Filmi Afişleri...

Geçen gün Twitter' da takip ettiğim Otuzbeş Milimetre sayesinde üç alternatif afiş buldum. Çok güzel ve modern olmuşlar :)


10 Temmuz 2012

Ice Age: Continental Drift (2012)...Kıtalar ayrılıyor, bizimkiler asla...



Gittik, gördük, çok eğlendik geldik :)
Buz Devri'nin ilk bölümünü hatırlıyorum da, bu kadar devam edebileceğini düşünmemiştim açıkçası. Ancak şimdi, beşincisi, altıncısı çekilse de olur diyorum. Çabuk sıkılan bünyelere bile bir kredi açacak güzellikte bir dördüncü filmle karşılaştım şahsen.

4 Temmuz 2012

"Şahane" Misafir' e 5 ödül



İtalya'da her yıl geleneksel olaak Yabancı Gazeteciler Birliği tarafından verilen Altın Küre  sinema ödülleri, bu yılki sahiplerini buldu. İtalya'da yaşayan başarılı Türk yönetmen Ferzan Özpetek'in "Şahane Misafir" filmi 5 ödül aldı.

28 Haziran 2012

"Son" unda bitti...



Bilen bilir şu yazımda Son dizisi hakkında yazmıştım. Daha ilk bölümlerdi, güzel başlamıştı, kadrosu sağlamdı, konu gizemliydi, kurgu belli ki farklıydı ve en önemlisi biteceği tarih belliydi. Demiştim o zaman da. Bu kez farklı bir durum vardı. "Bizim hikayemiz belli anlatıp gideceğiz" havası bile sevimli gelmişti. İlk bölümde hemen gaza gelmişim.

21 Haziran 2012

Dark Shadows (2012)



Gittik, gördük, "eh işte dedik", geldik Vol. 2.0

Bu hafta bir uğursuzluk mu vardır yoksa beklentiyi yükselttiğimden mi bilemedim ama iki çok merak ettiğim film de beni hayal kırıklığına uğrattı. Prometheus neyse de Dark Shadows fena vurdu beni. Böylesini beklemiyordum. Şimdi Tim Burton gibi bir ustayı de kendi çapımda eleştirince bir tuhaf oldum ama öyle valla olmamış yani "ne diyem, mahmut mu diyem?".

18 Haziran 2012

Prometheus (2012)



Gittik, gördük, ne hissettiğimizi bilemeden geldik. Çoğul konuştuğuma da bakmayın, tek başıma gittim. Ben ve Ben. Artık nasıl bir beklentiyse benimkisi, ev taşıdığım hafta gidemedim diye üzülmüştüm, içimde kalmıştı resmen. "Gitmem lazım, gitmem lazım" diyerek dün yollara düştüm bu film için. Bir de benim gibi korkak, Alien serisini ancak gündüz vakti ve kalabalıkta izleyebilen birisi tek başına gitti bu filme. Düşünün yani öyle de fedakarlık ettim. Ama değdi mi? Düşüneyim... değdi ya illa ki değdi. Şöyle ki; Bir şeyin iyi yada kötü olduğunu ancak kendi izlenimlerinizle anlarsınız. Okumuştum hayal kırıklıklarını ama gitmem, görmem gerekiyordu. Ayrıca iyi bir salonda izlemeden yorum yapmak sağlıksız olacaktı. İşte o yüzden gittik, gördük, "eh işte" dedik, geldik.

12 Haziran 2012

Django Unchained Official Trailer...

Taşınma kalabalığı ile birazcık sinemadan uzaklaşmıştım. İşe döndüğüm gün yaptığım ilk işlerden birisi şu güzelim videoyu izlemek oldu. Quentin Tarantino' nun adını duymak bile heyecanlandırıyor. Bir de buna  Jamie Foxx, Leonardo DiCaprio ve Christoph Waltz gibi isimler eklenince bekle bakalım şimdi filmin gelmesini. Ocak 2013 be, aylar var daha... :(




8 Haziran 2012

Vizyonda Bu Hafta ( 8 - 14 Mayıs)



Bu haftaki favori filmimiz, İtalya yapımı bir film. "Berlin Film Festivali En İyi Film Ödülü"  nü kazanan Sezar Ölmeli, bir hapishane hikayesi. Mahkumların rehabilitasyonu için her yıl düzenlenen tiyatro gösterisinin bu  yılki oyunu Shakespeare’in Jül Sezar uyarlamasıdır. Hiç bir amacı kalmamış, çoğu müebbet yatan mahkumlar için bu oyun, bir hayata tutunma sebebi olacaktır.<<FRAGMAN>>

7 Haziran 2012

Yakında: Sen Aydınlatırsın Geceyi



Onur Ünlü, merakla beklenen yeni filminin çekimlerine Manisa’nın Akhisar ilçesinde başladı. Siyah beyaz olacak olan filmin senaryosu da Onur Ünlü’ye ait. Hikayenin geçtiği Akhisar, aynı zamanda yönetmen Ünlü’nün babasının memleketi. Filmin ana mekanlarından biri Onur Ünlü’nün çocukken yazlarını geçirdiği bir ev.  

2 Haziran 2012

Fallen (1998)



Sinema tarihi, onun gibi bir katili ne gördü, ne de duydu. Zira katilimiz bir ruh. Fallen, işte tam da bu nedenle eşine az rastlanır bir polis-katil kovalamacası. Bedenden bedene geçebilen, istediğini öldürüp sonra başka bir bedende olay yerini terkedebilen bir katilden bahsediyoruz. Azazel...Takibi güç, yakalaması zor, öldürülmesi imkansız. Ve ne şanssız bir adamdır ki Dedektif John Hobbes (Denzel Washington), Azazel ona kafayı takar.

1 Haziran 2012

Vizyonda Bu Hafta (1-6 Haziran)

Prometheus


Ridley Scott, adeta kült olan "Alien" ve "Blade Runner"' filmlerinden sonra bir çok film yönetmiş ama bilim-kurguya pek bulaşmamıştı. Uzun yıllar sonra "bir çekerim, pir çekerim" modunda bize Prometheus'u sundu. Film bu özelliği ile bile dikkatleri üzerine çekmişti zaten. Konusu, görsel efektler ve 3D' li gösterimi ile de iyice beklenen bir film oldu.

30 Mayıs 2012

Çok Yakında : The Divide

Her şey kaynağı bilinmeyen bir nükleer patlama ile başlar. Kahramanlarımız bulundukları gökdelenin bodrumuna kapatırlar kendilerini. Ancak burası 9 kişi için yetersiz yiyecek ve içecek barındırmaktadır. Zamanla hayatta kalma içgüdüsünün ağır basması ile kahramanlarımız insanlıklarını bir yere bırakacak ve bodrum katında tam bir cehennem hayatı yaşanacaktır. Tek mekan çekimleri, şiddet, bilim-kurgu ve kapalı alan gerilimini sevenler, az sabredin The Divide vizyona girmek üzere :)

Başrollerinde, Lauren German, Milo Ventimiglia ve Michael Biehn' in bulunduğu filmin yönetmenliğini, Hitman' dan tanıdığımız Xavier Gens üstlenmiş. Filmin vizyon tarihi ise 8 Haziran 2012. Bekleyelim, görelim. Ayrıca söylemeden de edemeyeceğim, fragman başındaki patlama sahnesi Equilibrium' e selam değilse, ben de bir şey bilmiyorum :)



29 Mayıs 2012

65. Cannes Film Festivali Ödülleri

Avrupanın en önemli film festivali olan Cannes Film Festivali, 65. yılını geride bıraktı. Bu senenin ödül sahipleri ise şu şekilde ;

En İyi Film  
Amour ile Michael Haneke' nin oldu.

25 Mayıs 2012

Tetris film olsaydı...

İnsanların eğlenceli bir şeyler düşünmesi kadar, bu düşünceye güvenip, emek verip aktarmaları da önemli. Şu muhabbet iki gencin arasında kalabilirdi. Oysa ortaya eğlenceli bir fragman çıkmış :)


Bu Hafta Vizyonda ( 25 - 31 Mayıs )



Kahramanlarımızın yeni macerası, aslında eski zamanda geçiyor. Ajan J. ve Ajan K. günümüz maceralarına devam ederken, Ay' a hapsedilmiş "Hayvan Boris" kaçmayı başarır. Hayvan Boris' in tek amacı 1969 yılına dönmek ve kendisini hapseden Ajan K.' yı öldürmektir. Bir anda Ajan K' nın tarihten silinmesi üzerine, Ajan J. geçmişe gidip mesai arkadaşını kurtarmaya çalışacaktır. Biz de, Ajan J. ile Genç Ajan K. ' nın geçmişteki maceralarını izleyeceğiz. <<FRAGMAN>>

24 Mayıs 2012

Skyfall Offical Trailer

Ülkemiz tarafından ayrı bir heyecanla bekleniyor Skyfall. Uğruna harap edilen tarihi eser ve kesilen yüzyıllık çınarlar olduğu söylentilerinin gölgesinde devam etmişti İstanbul sokaklarında Skyfall çekimleri. Trailer' i de malum ortamlara düşmeye başladı. James Bond' umuz bu kez, bir yandan M16' ya yapılan saldırının peşinden giderken bir yandan da M' e olan sadakatini ıspatlayacak. Tüm bu maceralar da Türkiye ekseninde, Avrupa'da geçecek.


23 Mayıs 2012

The Great Gatsby Trailer

Merakla beklenmeye aday bir film, The Great Gatsby. Yazar olma basamaklarını tırmanan Nick Carraway 1920'lerde eğlence hayatının gözdesi konumuna yükselen New York'a gelir. Kendi Amerikan rüyasının peşindeyken tesadüfen milyoner Jay Gatsby ve onun çevresiyle yolları kesişir. Carraway'nin alkolün su gibi aktığı, göz kamaştırıcı partilerle tanışması fazla zaman almaz. Öte yandan bu büyülü Amerikan rüyasının çöküşü de yaklaşmaktadır. Dışarıdan görkemli görünen bu hayatın örtbas etmeye çalıştığı gerçekler su yüzüne çıkacaktır...


Amerikan yazar F. Scott Fitzgerald'ın aynı isimli romanından beyazperdeye aktarılan filmin oyuncu kadrosunda ise Leonardo DiCaprio, Tobey Maguire, Carey Mulligan ve Joel Edgerton isimleri yer alıyor. 3D çekilen filmin yönetmenliğini ise Baz Luhrmann üstleniyor.
Kaynak

21 Mayıs 2012

Kurtuluş Son Durak (2012)



Kurtuluş kendi halinde bir apartmandır. Bir dairede kuaförlük yaparak geçimini sağlayan Füsun (Asuman Dabak) ve kılıbık kocası Macit (Ahmet Mümtaz Taylan),  bir dairede yaşlı babasına bakan, dul ve hristiyan Vartanuş Hanım (Demet Akbağ), bir dairede pavyon şarkıcılığından metres hayatına geçiş yapmış Goncagül (Nihal Yalçın) ve serserisi (Tuncer Salman), bir dairede ikinci evliğini şiddet eşliğinde yaşayan Gülnur (Ayten Soykök), ilk evliliğinden olan kızı Tülay (Damla Sönmez) ve belalı kocası Recep (Hüseyin Soysalan), gül (!) gibi yaşayıp gitmektedir. Gül gibi dediysem aslında hepsi feleğin sillesini yemiş, mutsuz hayatlarını örtbas ederek yaşayan insanlardır. Haa bir de fantastik bir karakter gibi bir görünüp bir kaybolan ayyaş yazarımız Nejat (Mete Horozoğlu) ve ara ara apartmana gelen ahbap polis Hüseyin (Yavuz Bingöl) var. Tüm bu sakinleri ile Kurtuluş  apartmanı oldukça tek düze bir hayat yaşamaktadır. Ta ki Eylem (Belçim Bilgin) apartmana gelene kadar.

Çok Yakında: G.I. Joe: Retaliation

Bir çok kişi 2009 yapımı G.I. Joe: The Rise Of Cobra  filmini yetersiz bulsa da beni ilginç bir şekilde sürüklemişti. Şimdi yeni bir G.I. Joe filmi ile karşı karşıyayız. Ve yenilenmiş kadrosu ile. Bu kadro şüphesiz ki daha sağlam. İşin içine Bruce Willis ve Dwayne Johnson da giriyor. Yönetmenliğini ise ilk filmden farklı olarak Jon M. Chu üstleniyor. Bakalım aksiyonu da bir öncekini yakalayabilecek mi?



Çok Yakında : Madagascar 3: Europe's Most Wanted

Sizi bilmiyorum ama ben özledim kahramanlarımızı. Bu kez Aslan Alex, Zebra Marty, Zürafa Melma ve su aygırı Gloria, Avrupa'da ortalığı karıştıracaklar. Maceralarını 15 Haziran' da 3D olarak izleyeceğiz.


18 Mayıs 2012

Bu Hafta Vizyonda (18 - 24 Mayıs)

Diktatör (The Dictator)


Ülkesine demokrasinin gelmesini engellemeye çalışan bir diktatör ile karşı karşıyayız. Üstelik bunu yapmak için önüne çıkan tüm engellerle mücadele etmeye hazır. Başrolde, Borat filmi ile dikkatleri üzerine çeken Sacha Baron Cohen' i görüyoruz. O' na, Megan Fox, Anna Faris, Ben Kingsley ve Jason Mantzoukas gibi isimler eşlik ediyor. Filmin senaryosunda da Cohen' in katkısı var. Dolayısı ile film, hikayesini bize, Borat' ta olduğu absürd, dram, komedi kavramlarının karması bir şekilde anlatıyor. Yönetmeni ise, daha çok TV filmi yönetmenliği ve dizi filmi yapımcılığı yapmış Larry Charles<<FRAGMAN>>

17 Mayıs 2012

Çok Yakında : The Amazing Spider-Man

Şimdi bana kızacaksınız ama "ne gerek var" diye sormadan edemiyorum kendime. Bir önceki seri daha çok tazeyken, hala Örümcek Adam denildiğinde aklımıza Tobey Maguire geliyorken gerçekten ne gerek vardı bilemiyorum. Belki şu aralar tekrar süper kahramanlı filmlerin popüler olması nedeniyle. Belki de ele alış şekilleri biraz farklı olacak. Mesela bu film için, daha çok Örümcek Adamın psikolojik yanının  işleneceği söyleniyor. Yine de eminim ağır basan görsel efektleri olacaktır. Yeni Örümcek Adamımız Andrew Garfield ve aşkı Gwen Stacy rolünde Emma Stone olacak. Tabi ki görsel açıdan doyurucu bir film olacak. Sonuçta eminim yine büyük gişe yapacak ve belki bende gidip paşa paşa izleyeceğim ama yine de "ne gerek vardı?". Bakalım gerçekten gerek var mıymış bu filme? 6 Temmuz da göreceğiz.


14 Mayıs 2012

Çok Yakında : Men in Black III

Ben de nerede kaldı diyordum, meğerse 25 Mayısta gösterime giriyormuş Men in Black III. Birincisini ve ikincisini severek izledim defalarca. Yine olsa yine izlerim. "Uzaylı" ve "Evren" kavramlarına getirdiği bakış açısı ile kültlüğün kenarından geçiyor bence. Absürde yakın espri anlayışı da eklenince aslında bir tarz çıkıyor ortaya. Herkesin sevmediği ama sıkı takipçilerinin olduğu bir tarz. Bu filmin üçüncüsünün yakında vizyona gireceğinden daha iyi bir haber varsa, o da yönetmeninin, ilk ikisini yöneten Barry Sonnenfeld olacağıdır. Eee bunun üstüne Will Smith var, Tommy Lee Jones da var. Daha ne olsun :) Beklemedeyiz....



The Avengers (2012)



Cuma akşamımızı canlandırmak adına gittiğimiz The Avengers, benim tüm hafta sonumu canlandırdı aslında. Öncelikle bir filmden çıktığımda yüzümde oluşmasını istediğim o salak gülümseme  bu filmden çıktığımda yüzümde belirmişti. Bu zaten filmi beğendiğime işaret ama bununla da kalmadı. Tüm hafta sonu filmi düşündükçe o gülümseme yayıldı yüzüme. Kısacası çok beğendim ben bu filmi.

11 Mayıs 2012

Pek Yakında : The Gangster Squad

"Geliyor geliyor Sean Penn geri geliyor" diye tezahurat etmeme vesile olmuş filmdir kendisi. Bence yaşayan en iyi aktör olan Sean Penn' e geleceğin en iyi adaylarından olan Ryan Gosling' in eşlik ettiği  The Gangster Squad' ın vizyon tarihi henüz belli değil. Güzel bir film olacağını umuyor, merakla bekliyorum.



Bu Hafta Vizyonda...( 11 - 17 Mayıs)




Bu haftanın en merak ettiğim filmi Intouchables. Komedi  ve dramın iç içe geçtiği filmde, sınıf farklılıkları anlatılıyor. Çok zengin bir aristokrat olan Philippe, geçirdiği bir kaza sonucu felç oluyor. Driss ise arka mahalle çocuklarından ve hapishaneden yeni çıkmış. Bir şekilde bu ikilinin yolu kesişiyor, Driss 7/24 Philippe' nin bakıcısı oluyor ve olaylar gelişiyor. << FRAGMAN >>

9 Mayıs 2012

Çok Yakında : Dark Shadows


Johnny Depp' in oynamadığı bir vampir kalmıştı. O da oldu :) Dark Shadows yapılması kararlaştırıldığından beri sinema sektörünü heyecanlandıran bir yapım. Bekleyeni de çok. Ben de dahilim bu kitleye. Hatta geçen günlerde muhtelif ortamlara düşen karakter afişlerini de heyecanla paylaşmıştım. Tim Burton' un vazgeçmediği Johnny Depp ve Helena Bonham Carter ikilisine bu filmde Eva Green ve Michelle Pfeiffer da eşlik ediyor.

8 Mayıs 2012

Çok Yakında: Savages


Sadece yönetmeni ve kadrosu için bile merak edilmeye değer bir film bence Savages. Gösterim tarihi şimdilik 28 Eylül olarak görünüyor. Oliver Stone, en son Wall Street: Money Never Sleeps filmini yapmıştı. Ki bu film büyük kitlelere ulaşamadı. İki yıl aradan sonra Savages ile geri dönüyor.

5 Mayıs 2012

Bu Hafta Vizyonda...(4 - 10 Mayıs)



Bu haftanın en çok merak edilen filmi The Avengers. Marvel' in ünlü kahramanları Nick Fury, Hulk, Captain America, Thor ve  Iron Man , bu kez dünyanın geleceği için birlikte çalışmaya karar verirler. 1963 yılının çizgi roman klasiği olan The Avengers' ın uzun zamandır beklenmesinin bir nedeni de filmin kadrosu. Filmin başrollerinde Robert Downey Jr., Chris Evans, Mark Ruffalo, Chris Hemsworth, Scarlett Johansson, Jeremy Renner ve Samuel L. Jackson var.  << FRAGMAN>>

3 Mayıs 2012

Pazarları Hiç Sevmem OST - İstanbuldayım

Pazarları Hiç Sevmem merak ettiğim bir film. Durgun bir havası var ama depresif değil. Umarım en kısa zamanda izlerim. O zamana kadar harika şarkısı ile yetinelim.. :) Ayrıca şarkı kısa, çok kısa, fazla kısa bence. Hemen bitiyor, tadı damakta kalıyor...

The Avengers Trailers

Bu filmi bekleyen büyük bir kitle var ama ben bunların içinde değilim. Yani gidip sinemada izlenir mi, izlenir tabi ki ama bekleme açısından bakarsak benim için bir "The Dark Knight Rises" değil... :) Yarın geliyor vizyona. Bakalım gişesi ne olacak ve nasıl tepkiler alacak.



2 Mayıs 2012

Dedemin İnsanları (2011)



Fragmanını izlediğimden beri merak ettiğim, ama bir türlü sinemada izleyemediğim bu güzelim filmi sonunda izledim. Hem de belki de en olması gerektiği şekilde, evde ve ailem ile. Tüm yazıma özet olacak bir cümle ile başlarsam "Tipik bir Çağan Irmak filmi" derim. Bu cümle olumsuzmuş gibi algılanmasın. Çağan Irmak' ın yaptığı ve etkilenmediğim bir film yok. Dolayısı ile bu kendisine bir övgüm. Övgüyü biraz daha detaylandırırsam, "izlediğim en iyi Çağan Irmak filmi" derim. Hem de Babam ve Oğlum' a haksızlık yapmıyor olduğumun emin duyguları ile (bu nasıl bi cümle oldu..!!?).

1 Mayıs 2012

The Dark Knight Rises - Official Trailer #3

Çok az filmi böyle sabırsızlıkla bekliyorum. Her şeyin kendini yinelediği sektörde böylesi heyecanlar yaratan ender serilerden birisi The Dark Knight serisi. Christopher Nolan, inanılmaz güzel bir iş çıkarıyor. "Batman Begins" ile başlayan yepyeni serinin üçüncüsü "The Dark Knight Rises" ' da da kötü adamlara, kahramanlara ve aksiyona doyacağız...



26 Nisan 2012

Cowboys and Aliens (2011)



Çoğunlukla size beğendiğim filmleri yazdım. Bir kısmı çok özel olan filmleri. Sanırım iki ya da üçtür beğenmediğim film. Bunlara bir tanesini daha ekliyorum. Cowboys and Aliens gittiğime pişman olduğum filmlerden birisi ve kendisini kara listeme alıyorum. Buradan  da size diyorum bakın tamam zevk ve renk meselesi ama inanın bu film KÖTÜ.

Son 10 yılın en iyi 50 filmi...

Aylık sinema dergisi Altyazı, son 10 yıl içinde çekilen filmlerden güzel bir derleme yapmış. Kendi zevkinizle karşılaştırabilirsiniz. Tabi benim gibi  "daha yarısını izlemedim" hüznüne de kapılabilirsiniz :) Ben ilk 10' u paylaşacağım, kaynaktan diğer filmlere bakabilirsiniz. Valla ne yalan söyleyeyim, benim zevkimle çok örtüşmedi :)



Film Afişleri: The Good, the Bad and the Ugly (1966)

Bu film için fazla söze gerek yok sanırım. Tüm zamanların en önemli filmlerinden birisinin tabiki bir sürü afişi olacak. :) İşte bazıları...



Inside Man (2006)


Soygun filmleri hep hoşuma gitmiştir. Planın yapılması, uygulanması, yaşanan aksilikler ve tüm bunların aksiyonu gerçekten sürükleyici oluyor. Ama Inside Man bambaşka bir soygun filmi. Çok daha farklı. Burada söz konusu olan sadece soygun yapanlar ve polis arasındaki aksiyon değil. Burada geçmişe dayanan gizemler, iş bitiriciler giriyor devreye. Bir de soygunun planı kusursuz olunca, kendini tekrarlamaya çok müsait bir konudan  farklı, ilgi çekici bir film çıkıyor ortaya.


Love Actually (2003)


Bazı filmler, kaç kere izlenirse izlensin bıkılmaz ya, işte o filmlerin başında gelir benim için Love Actually. Hani DVD' sini çerçeveletip duvara assak, olası bir kriz anında izlemek için saklasak yeridir. Depresif misin? Aşık mısın? Umutsuz musun? Kar mı yağıyor? kır camı ve izle bu filmi. Kurtar kendini :) Modern zamanın klasiklerinden biridir benim için.

Film Afişleri: Amelie (2001)

Meğer ne kadar çok afişi varmış Amelie' nin. Ve ne kadar güzel :) Daha doğrusu bazıları afiş değil de biraz özel çalışma ama hepsine bayıldım :)



Real Steel (2011)



Düşük bir beklentiyle gittiğimden mi, Hugh Jackman' dan mı yoksa başrol oyucusu şirin ufaklıktan mı bilemedim ama çok beğendiğim bir film Real Steel. Hani daha önce buralarda çok kere yazmışımdır "filmden çıkınca yüzde beliren anlamsız gülümseme" bu filmden sonra da yerleşmişti yüzüme. "İyi ki de sinemada izlemişim" demiştim.

Contraband (2012)


Geçtiğimiz cuma, vizyona girdiği gün gittik bu filme. Yanlış anlamayın, aylardır beklediğimizden değil, sadece sinemanın bulunduğu merkeze gidene kadar hangi filme gireceğimizi seçmemiştik. Kararı bana bırakmışlardı bu kez. Take Shelter ile bu film arasında kararsız kalmıştım. Aslında Take Shelter daha ağır basıyordu ama sinemaya gittiğimiz arkadaşlardan birinin iş gününü yoğun ve aksiliklerle geçirmiş olması, "çok ağır bir filme gitmeyelim" şeklinde düşünmemize neden oldu ve Contraband' a girmeye karar verdik (biri de kalkıp bana "sen ne anlatıyorsun, filme geçsene" demiyor ya, helal olsun :D ).

Dark Shadows karakter afişleri...

Dark Shadows tüm dünyanın merakla beklediği bir film. Yine bir  "Tim Burton - Johnny Deep - Fantastik" üçlemesini barındıran film şimdiden karakterleri ile, fragmanları ile, afişleri ile sinema ortamlarını meşgul etmeye başladı. Eee benim bloğumun ne eksiği var :)  Hafiften bana "The Addams Family"' i hatırlatan kara mizah - korku - fantastik karışımı bu ilginç filmin karakterlerinin afişleri düşmüş piyasaya. Bana da paylaşmak düşer. Bir de fragmanını ekledik mi sonuna...oooohh  :)


The Next Three Days (2010)


Hemen hemen her hafta vizyona giren filmleri takip etsem de bu filmin vizyona girişini hatırlamıyorum bile. Kaşla göz arası geçmiş sanırım ülkemizden. Ben sonraları evde sinema keyfi yaparken keşfettim bu filmi. Ve izlenimim şudur ki kesinlikle gölgede kalmış bir film. Haa tabi bu sözümle beklentinizi yükseltmek istemem öyle klasik olacak ya da akıllara kazınacak bir film değil (..gibi :D) ama kesinlikle izlenildiği zaman zevk veren ve bazılarınca arşivde saklanmaya değer bir film.

Paralel evrenden film afişleri...



Best of Merly Streep

Hazır bu yıl Oscarı almışken ve yaptığı özgüven dolu konuşmasından sonra gönlümü bir kere daha fethetmişken, bugün,  ne zamandır yapmadığım best of kısmını kendilerine ayırıyorum. O' nun çok fazla filmi var ve harika performansları. Listede ödüllü filmlerini görmezseniz yadırgamayın. Yoksa bir Kramer vs. Kramer' den tutun da son filmi The Iron Lady' ye kadar bu listeyi silip süpürecek çok filmi vardır tabi ki. Hatta yine son yıllarda yaptığı The Devil Wears Prada ve It's Complicated filmleri de harikadır. Ben sadece benim bakış açımla yapıyorum bu listeyi :)  Beş tanesini seçmek acımasızlık aslında ama neyse...



İki kadının bir erkeği paylaşamaması ile başlayan, yaşlanmayı önleyici bir ilacın ortaya çıkması ile fantastikleşen,  iki kadının bir olup erkekten intikam almaya başlaması ile daha da garipleşen bir kara mizah Death Becomes Her. Taa çocukluğumda izlediğim, sonrasında unutamadığım bir film . "Ölüm Kadına Yakışır" ismi ile Türkçeleştirilen filmde Merly Streep çoğunlukla görmeye alışık olduğumuz halinden farklı bir şekilde. Goldie Hawn ve Bruce Willis' in de harika eşlik etmeleri sonucu çok farklı, unutulmaz, meraklılarının mutlaka izlemesi gereken eğlenceli bir film çıkmış ortaya. Best of Goldie Hawn yaparsam, yine bu film olacak çünkü performansı Merly Streep ile tamamen eşit.
___________________________________________________________________________________

Film Afişleri: Breakfast at Tiffany's (1961)

Bir filmin afişi bence çok önemli. Hiç fragmanını izlemediğiniz bir film ancak afişi sayesinde ilginizi çekebilir. O nedenle afiş hem ilgi çekici, merak uyandırıcı, hem film hakkında bilgi verici, hem de tüm oyuncuların gönlünü alıcı bir özelliklte olmalı. Biliyorsunuz sanatçı kaprisi farklı bir durum. "Önce benim adım yazılacak", "Benim adım büyük puntolarla yazılacak" vs. vs. Bu tip kaprisler ancak çok sağlam bir yönetmen varsa ve filmini ön planda tutmak istiyorsa işe yaramıyor. Diğer zamanlarda afiş tasarımcılarının en büyük sıkıntısıdır eminim sanatçı kaprisleri...

Meraklısı için özeldir tabi. Ben mesela ilerde (Daha ne kadar büyüyeceksem!) sevdiğim filmlerin afişlerinin olduğu bir duvarım olsun isterim. Güzel ve özenle çerçevelenmiş sıra sıra afişler :) Filmi seçmek kolay da, hangi afiş olacağını seçmek bir muamma. Her filmin en az 3-4 afişi var. Klasikleşmiş filmlerin ise 10' dan fazla.

Mesela bakın Breakfast at Tiffany's filmine..:) Ben sadece 7 tanesini seçtim. Çok daha fazla aslında bu filme yapılan afişler. Bir gün duvarıma asacağım afişlerden biri bu filme ait olacak ama o kadar seçenek var ki.. :/ Tarzlar ve pozlar aynı gibi olsa da tasarımlarla çok başarılı bir şekilde çeşitlendirilmiş :)

Şu anda kullandığım küçük defterimin kapağı aynı zamanda

84. Oscar Ödülleri Sahiplerini Buldu...

Billy Cyristal

Son 5 gündür boğuştuğum hastalık sebebi ile gümbürtüye giden şeylerden birisi de bu yılın 84.Oscar Ödül Töreni oldu (diğerleri için bkz. GS-BJK, FB Ülker -BJK Milangaz, YD' nin istifa etmesi ve 103 milyon TL' yi hibe etmesi vs. vs. ). 

Aslında Cumartesi iyidim ve Pazar daha da toparlanırım demiştim. Ama umduğum gibi olmadı. Pazartesi de işe gitmek için 6.00 da kalkacağım gerçeği olunca bu hasta bünyeye uykusuzluk gelmeyecek diyerek izlemedim töreni. İyi ki de izlememişim. Pek bir sürpriz olmamış. Billy Cyristal kötüymüş. Elbiseler bilindik, tavırlar bilindik, gerek de yokmuş pek..HIH  (burada tam bir kedi - ciğer durumu söz konusu. Billy Cyristal hariç. O gerçekten kötüymüş ama Christian Bale' in maşallahı var).

Ejder Kapanı (2010)



Bugünü de hastalık sebebi ile evde geçirdim. Gündüz kuşağı TV programları limitimi de doldurduğum için film izlemeye karar verdim. Ne zamandır merak ettiğim ve hakkında oldukça olumsuz eleştirilerin yapılmasıyla merakımın katlandığı Ejder Kapanı filmini izlemeye karar verdim.

Öncelikle şunu söylemeliyim ki bir şeyi eleştirirken kriterlerimizi doğru seçmemiz gerek. Bu film için yapılan "her sahnesi klişe beee" eleştrisine katılmıyorum mesela (Ki zaten "klişe" kelimesinin anlamına geçenlerde değinmiştim. Buradaki eleştiriler bu sözcükle olumsuz şekilde yapıldığı için buradan yola çıkıyorum). Çünkü polisiye zaten klişeler yumağı bir durum. Katil olur, kan olur, ceset olur, travmatik hikayeler olur, aksiyon olur, dosyalar olur, ofis içi aşk olur, tecrübeli bir danışman olur, sağ gösterip sol vurulur. Bu maddeler hemen hemen her polisiye filminde olur. Bu film, bu sahneleri barındıryor diye eleştirmek acımasızlıktır. Şapkadan tavşan çıkarma işi ancak fantastik filmlerde olur :) Çok övdüğümüz Hollywood da her defasında bu klişerle yola çıkar.

Neredesin Firuze ? (2004)


Bir film düşünün,  komedi ve dram içiçe olsun. Sanırım bu çok kolay oldu. O tarz bir sürü film var. Biraz daha detaylı düşünelim. Müzikleri inanılmaz güzel ve zengin olsun hatta ve hatta filme hafif müzikallik katsın. Pekala bunun da örnekleri var. Renklere ne dersiniz ? Film rengarenk olsun mesela, hatta samimiyeti ile hafif Emir Kusturica' yı anımsatsın. Müzikler de işin içine girince hiç de zor olmuyor zaten. Daha da zorlaştıralım. Bu film öyle bir film olsun ki, yerli olsun, bizden olsun. Bizim esprilerimiz olsun. Evet şimdi ortak noktada buluştuk...iki kelime, yerli, Neredesin Firuze? 

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...