Ads 468x60px

.

Pages

1 Temmuz 2013

Upside Down (2012) : Çekim Kuvveti...


Bilim-Kurgu / romantik diye bir film türü var mı bilmiyorum ama Upside Down tam da bu tür bir film . Ve diyor ki : "Aşk öyle bir şey ki, gezegenlerin çekim kuvvetlerine bile meydan okuyor"

Öyle bir sistem düşünün ki, birbirine komşu iki gezegen var. Komşu derken birbirlerine bir hayli yakınlar. Baya baya yakınlar yani. Öyle ki bir gezegendeki herhangi bir dağın zirvesine çıktığınızda, karşı gezegendeki herhangi bir dağın zirvesine sadece metrelerce mesafe kalıyor. Öyle fantastik bir sistem. Ancak gelin görün ki, bu kadar yakın olmasına rağmen iki gezegendeki insanlar karşı gezegene gidemiyor. Çünkü hepsi kendi gezegeninin çekim alanı içinde.





Şimdi fark ettiyseniz ortada bir yasak var. Üstelik bu ideolojik bir yasak da değil. Tamamen bilim kurallarına göre, fizik kurallarına göre bir yasak. Karşı gezegene ge-çe-mez-sin. Eeee madem ortada bir yasak var destansı bir aşk için gerekli ortam sağlanmış demektir :). Zira anlattığım sistemde izleyeceğimiz şey....Aşk. 

Utanarak belirtmeliyim ki, baş kahramanımız Adam rolündeki Jim Sturgess' i Cloud Atlas filmi ile tanıdım. Öncesinde yaptığı işler, sonradan ilgimi çekti. Bu filmi, o karanlık yapısına rağmen güzel ve "sevimli" yapan iki şeyden birincisi, resmen içi parlayan bir çift Jim Sturgess gözü, diğeri de pembe arı tozu :) Kadın karakterimiz Eden' ı ise Kirsten Dunst canlandırmış. Kirsten Dunst ilginç işlere imza atan bir isim. Takdir ediyorum valla kendisini. Bu filme de yakışmış. Yani aslında filmin bilim-kurgu, fantastik ve karanlık havasında bu iki oyuncu çok güzel parlıyor. Karakterlerin adındaki subliminal mesajı anlatmama gerek yok sanırım :)



Filmin konusunu az buçuk anlattım sanırım. Böylesi bir gezegen sisteminde bir tesadüf eseri karşılaşan iki çocuk, aşkları ve cesaretleri ile büyürler. İkisi de kendi gezegeninin çekimindedir ama birbirlerine olabilecek en yakın yerde birbirleri ile konuşarak, yasakları delerek aşk yaşarlar. Sonra tabii ki kötü adamlar tam da çıkması gereken yerde ortaya çıkar ve ikili birbirinden kopar, ta ki uzuuun, uzuunn yıllar sonra bir tesadüf onları karşılaştırıncaya dek. İşte o andan sonra her ikisi için de mücadele başlayacaktır. 

Film ters düz kavramlarını birbirine karıştırarak, kimi zaman başınızı döndürerek, kimi zaman beyninizi şişirerek bu mücadeleyi takip etmenizi zorlaştırıyor. Aşka odaklanın. Ne kadar da güzel bir mesaj veriyor film size. Aşk o kadar güçlü bir "çekim" gücüne sahip ki, yüzeyindeki her şeyi tutabilen yerçekimi bile bu güce karşı koyamıyor :) İmkansız aşklara modern bir bakış açısı kazandırmış film adeta. Zor aşkları bir çok filmde izledik. Zengin-Fakir, Siyah-Beyaz...Romeo ve Juliet bile birbirine düşman iki ailenin çocuklarıydı. Bu filmde ise işiniz çok daha zor, tüm gezegene, onun çekim kuvvetine karşı mücadele ediyorsunuz. Ve diyorum ya ortada bir yasak varsa, aşk çok daha güçlü oluyor.


Film görsel olarak da kusursuz. Efektler, kurgu bu hikayeye çok güzel eşlik ediyor. Ama dediğim gibi sürekli ters düz yaparak sizi biraz yorabiliyor. Bunun da mesajı var aslında. Sana farklı gelen, zor gelen, aykırı gelen şey, benim doğamın yapısı diyor. Olaya, bir o taraftan, bir bu taraftan bakarak doğruyu yanlışı önemsemediğinizi fark ediyorsunuz. Önemli olan tek şey var, (Fışkiyeyi kim kırdı, tamam tamam özür dilerim filmi sulandırmıyorum) o iki kişinin birbirine kavuşması. Onun dışında hiç bir şeyin önemi yok. Onlar kavuşursa iyilik kazanacak, çünkü aşk kazanıyorsa eğer mutlaka iyilik kazanıyordur. Nitekim filmde de bu küçücük mücadele, sonunda iki gezegenin kaderini değiştiriyor. Boşuna demiyorlar, "Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey".....



0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...