Ads 468x60px

.

Pages

21 Mayıs 2012

Kurtuluş Son Durak (2012)



Kurtuluş kendi halinde bir apartmandır. Bir dairede kuaförlük yaparak geçimini sağlayan Füsun (Asuman Dabak) ve kılıbık kocası Macit (Ahmet Mümtaz Taylan),  bir dairede yaşlı babasına bakan, dul ve hristiyan Vartanuş Hanım (Demet Akbağ), bir dairede pavyon şarkıcılığından metres hayatına geçiş yapmış Goncagül (Nihal Yalçın) ve serserisi (Tuncer Salman), bir dairede ikinci evliğini şiddet eşliğinde yaşayan Gülnur (Ayten Soykök), ilk evliliğinden olan kızı Tülay (Damla Sönmez) ve belalı kocası Recep (Hüseyin Soysalan), gül (!) gibi yaşayıp gitmektedir. Gül gibi dediysem aslında hepsi feleğin sillesini yemiş, mutsuz hayatlarını örtbas ederek yaşayan insanlardır. Haa bir de fantastik bir karakter gibi bir görünüp bir kaybolan ayyaş yazarımız Nejat (Mete Horozoğlu) ve ara ara apartmana gelen ahbap polis Hüseyin (Yavuz Bingöl) var. Tüm bu sakinleri ile Kurtuluş  apartmanı oldukça tek düze bir hayat yaşamaktadır. Ta ki Eylem (Belçim Bilgin) apartmana gelene kadar.

Eylem, nişanlısından yeni ayrılmış, depresyonda bir psikologdur. Nişanlısı ile satın aldıkları eve, kurtuluş apartmanındaki o daireye, yalnız, kullanılmayacak olan gelinliği ve nişanlısının zevkine göre aldığı eşyalarla gelmiştir. Üstelik evi almak adına kliniğini devretmiş, aşksız, parasız ve işsiz kalmıştır. Bir de tüm bunlar yetmezmiş gibi nişanlısı klişe olarak Eylem'i, en yakın arkadaşı ile aldatmıştır. Aslında böylesi filmlerdeki bu dibe vurma olayının abartılmasına biraz karşıydım. Sonra düşündüm ki olayların gelişmesine neden olacak, filmin konusunu oluşturacak patlamanın yaşanması için karakterin gerçekten dibe vurması gerekiyor sanırım. Eylem de dibe vurmuş bir halde gelmiştir apartmana ve daha da vuracaktır. Komşuları olan kahramanlarımız ilk zamanlar Eylem' e yaklaşmaya çalışır ancak Eylem' in depresyonunun sebep olduğu izolelik durumu buna izin vermez. Her şey Eylem' in ölmeye karar verdiği gün başlar. Önce gerçek komşuluk, sonra zor zamanda yanında olan insanlar kavramı, daha sonra da Eylem' in içinde yatan canavarın dışarı çıkıp, O'nu iyilşetirmesi ile bambaşka bir Eylem çıkar ortaya.

Yeniden doğuşundan sonra Eylem' in yapacağı ilk iş Apartmandaki kadınları, yaşadıkları sefaletten kurtarmak için onları örgütlemek olacaktır. Meğerse bizim kadınlarımızın içinde de bir canavar yatmaktadır. Şiddetin, haksızlığın, çaresizliğin büyüttüğü bir canavar. Derken olaylar gelişir, hem de öyle bir gelişir ki filmin sonlarına doğru apartmanana Özel Tim baskın yapacaktır. Ben öyle diyeyim siz anlayın artık. Hiç bu kadar uzun film konusu da yazmamıştım :)

Neyse gelelim bu hikayenin nasıl işlendiğine. Senarist ve yönetmen baba-oğul, Barış ve Yusuf Pirhasan, iyi bir film çıkarmış aslında ortaya. Oyuncu seçimi bence çok yerinde. Oyunculuk çok başarılı. Belçim Bilgin' in soğuk oyunculuğu alışılması zaman gerektiren bir durum ama karakteri tanıyınca hakkını verdiğini anlıyorsunuz. Biraz da tiradımsı havasını kaybeder, daha samimi, daha az oynuyormuş gibi görünürse tam olacak. Bir diğer genç oyuncu Damla Sönmez de ışıldıyor adeta. Diğer oyuncular zaten usta. Kadro açısından filmin eksiğini bulamıyorum.

Filmin kurgusu da bir yere kadar iyi ilerliyor ama işlerin çığrından çıkmaya başladığı yerde kurgu da kontrolünü kaybediyor hafiften. Yine de bu durum fazla rahatsız edici olmuyor. Müzikler, diyaloglar, dekor seçimleri ile film oldukça sürüklüyor izleyeni. Ancak filmin beni rahatsız eden yönü, vermek istediği mesajı çok yinelemesi. Tamam zaten bu film, böyle insanların hikayesini anlatıyor ama film zaman zaman filmlikten çıkıp kadın dayanışması sempozyumuna dönüyor. Bence senaryonun bir zayıf noktası bu. Başka bir zayıf noktası da erkeklerin tarafına oldukça subjektif bakış açısı ile yaklaşması. Tamam kadına şiddet reddedilmeyecek bir gerçek ama bunu filme alırken filmdeki tüm erkek karakterleri adi bir insan gibi göstermek ne kadar doğru bilemedim. Filmde tek işe yarar erkek karakter yazar Nejat. O da sürekli sarhoş gezen, intihara meyilli, pis ve işsiz güçsüz birisi.

Filmin asıl anlatmak istediği,  kadınların, "biz neyi hakediyorsak, onu yaşıyoruz. Buna sebep olan biziz. Biz insanlara bağımlı olmayarak, kendi ayaklarımızın üzerinde durarak intikam almalıyız" bakış açısı. Bu açının doğuş şekli ve sonuçları. Böylesi bir film yapmak,  "tüm erkekler adidir" temalı bir film yapmaktan daha doğru. Sonuçta biliyorum ki, iyinin de kötünün de cinsiyeti yok. Yine de yarattıkları erkek karakterler öyle ağır basıyor ki ve biz kadın milleti "erkek değil mi işte" triplerine giriyoruz. Yani kadınların hataları izleyici tarafından ne kadar algılandı, şüpheliyim.

Yine de senaristin iyi başardığı bir şey var. Kadın örgütümüzün işlediği "suçların" planlanmış olmaması meselesi çok önemli. Hani üst kısımda bas bas kadına şiddete hayır mesajı verirken, çaktırmadan izleyicinin durumu "şiddet uygulayın" şekilde algılamasına da neden olunabilirdi. Ama senarist bunu yapmaktansa suçların "kaza" ile olmasına karar vermiş ki bence önemli bir detay.

Filmin güzel renkleri var. Öncellikle yazar Nejat çok hoş bir renk veriyor filme. Vartanuş hanım başlı başına bir renk. Kılıbık koca Macit' in tripleri harika. Filmde kullanılan dekor ve özellikle renkler canlı ve güzel. Bir önemli detay da hırsız esprisi. Gerçekten eğlenceli bir tat vermiş filme.

Böyle filmler beni mutlu ediyor. Farklı ve nispeten hareketli konular. Hızlı diyaloglar. Ama Final kısmını beğenmediğimi söylemeliyim. Biraz havada kaldı sanki. Yani, karanlık, çaresizlik, mumlar ve türkülerle dramatik yapılmaya çalışılmış ama olmamış hissi uyandırdı bende. Yazımı kendi alternatif finalimi yazarak bitirmeye karar verdim. Evet benim finalim inanılmaz klişe ve tam da bu yüzden yönetmen ya da senarist değilim belki de :) "İş çığrından çıktığında, son kısımdaki çatı sahnesinde, Eylem ve Nejat çatıdan atlarlar. Tam orada sahne değişir ve daktilo başında Nejatı görürüz. Temiz, düzenli hali ile daktilodaki kağıda "Son" yazar. Ve Kurtuluş son Durak Kitabının son sayfasını tamamlamış olur" :)

0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...