Ads 468x60px

.

Pages

23 Nisan 2012

Yalan Dünya


Dün akşam Gülse Birsel' in yeni dizisi Yalan Dünya' nın ilk bölümü yayınlandı. Büyük beklentilerle beklediğim ama üzgünüm ki sonlarına doğru iyice dikkatimin dağıldığı bir bölümle başladı dizi. Aslında konusu çok iyi, oyuncuları ise mükemmel. Yok yok dizide, Altan Erkekli, Füsun Demirel, Hasibe Eren, Beyazıt Öztürk, Olgun Şimşek, Sarp Apak, Nihal Yalçın ve daha bir çok kişi.  Yani bir dizinin güzel olması için bence gerekli dört unsurun (Konu, oyuncu, kurgu, çekim) ikisi dizide var. Diğer unsurları biraz eksik gördüm. Ama bunu ilk bölüme de yorabiliriz tabi.

Cihangir'e yerleşmiş hafif sonradan görme bir aile etrafında geçiyor dizi. Aile mobilya yapımı ile ilgileniyor. Bana, anne, iki çocuk, damat ve torun aynı evde yaşıyor. Her karakterin bir hikayesi olan bu aile, yanlarındaki daireyi kiraya vermeye karar veriyor. Diğer yandan oyuncu olma hayalleri ile İstanbul'a gelen ve kısa bir rol için cihangir semtindeki çekimlere katılan Deniz, birden kendisini başrolde buluyor. Artık İstanbul'da yaşaması gerekli olduğundan o semtte bir ev arıyor. Bu da onu bizim ailenin evine götürüyor. Ve olaylar gelişiyor.


Gülse Birsel, zaman zaman durum komedisi çokça da karakter komedisi yapıyor. Ben söz konusu komedi olunca, durum komedisinde daha çok eğleniyorum. Yani hiç bir konunun dönmediği sadece karakterin konuşması ve tavırları üzerine kurulu komediler sadece iki üç dakika ilgimi çekiyor sonra sıkılıyorum. Sırf bu nedenledir ki, aslında durum komedisi ile başlayıp bir müddet sonra komedi işini karakterler üzerinden yapmaya çalışan Avrupa Yakası' nın sadece ilk sezonunu izlemiştim. Yalan Dünya dizisi, acaba nasıl olacak diye merak içindeydim. Neyse ki gördüğüm kadarı ile durum komedisi ağır basıyor. Yine de farklı karakterler yaratmakda usta olan Gülse Birsel, Damat, Orçun ve Nurhayat karakterleri ile imzasını atmış diziye. Dozunda olduğu sürece bu karakterler eğlendirebiliyor. Ama işte dizinin daha ilk bölümünün sonlarına doğru Orçun karakteri sıkmaya başladı beni. Nurhayat zaten az az girdiği için konuya onunla eğlendim. Yine Damat karakteri de kimi zaman abartıya kaçabildi.

Dizide ilginç bir kısım da, daha önce Üsküdar'a Giderken' de gördüğüm absürd olayının biraz bu dizide de işlenmesi. Rıza' nın Nurhayat' ı dinlerken maç hayal etmesi, Rıza ve Deniz'in birbirlerini hayal ettiği sahnelerde çok eğlendim. Ama çok azdı bu sahneler. Üsküdar'a Giderken dizisinin kısa ömürlü olması sanırım korkuttu. Ülke olarak böyle şeylere hazır değiliz belki de oysa ki ne çok sevmiştim ben o diziyi.


Gelelim bence dizinin en önemli sorununa, uzun. Dikkatimin dağılmasının en büyük nedeni buydu. Bu tip diziler kısa olmalı. 45 dakika bilemedin 1 saat. Hani diyorlar ya yerli dizi yersiz uzun...gerçekten öyle. Uzun olduğu için ya aksiyonun tümünü ilk bölümden harcamak zorundasınız, ya da uzun geçişlerle sıkacaksınız. İşte Kurgu burada biraz uzunluğa kurban gitti diye düşünüyorum. Dram dizileri uzunluğu kaldırıyor çünkü akışları ağır zaten. Ama komedi dizileri kısa olsun lütfen.

Bir sorunda çekimlerde gözüme battı. Sitcom şeklinte başlayan ama mecburi dış çekimlere de yer veren dizi, bende bir kopukluğa neden oldu. sokak sitcom formatında hazırlanmıştı ama kimi zamanlar bunun dışına çıkıldı. Belki tarzı bu olacak ve zamanla alışacağız onu da bilmiyorum.

Yine de genel olarak eğlendim diyebilirim. Beklentimi yüksek tutmam nedeniyle hafif hayal kırıklığı havası yaratmış olsam da, özellikle dizi çekim sahnelerindeki sektör eleştrilieri beni çok eğlendirdi. Hafif özeleştri de vardı. Bir de oyuncular gerçekten iyi. Yazar bence ülkenin en yetenekli senaryo yazarlarından birisi. Dizinin olmaması için bir sebep yok. Umuyorum ki eğlendirmeye devam edecek. Ben ne kadar izlerim bilmiyorum :)

0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...