Ads 468x60px

.

Pages

26 Nisan 2012

A Time to Kill (1996)

 

Aslına birçok kişi için çokta süper bir film olmamakla birlikte, benim en çok etkilediğim filmlerdendir A Time to Kill. Adından da anlaşılabileceği üzere (anlaşılmıyor da olabilir, emin değilim) "uygun koşullar altında herkes katil olabilir" temalı bir film ve uygun koşul olarak "Irkçılığı" seçiyor. Benzer temalı filmlerdeki gibi kendimizi cinayeti işleyen kişi yerine koymamızı sağlayan bir işleyiş ile anlatıyor hikayesini. Daha önce The Brave One' da da bahsetmiştim. Bu konu bir çok yönetmen tarafından farklı işlenebiliyor. Quentin Tarantino, bir çok filminde bu temayı aşırı ve gerçekçi şiddet sahneleri ile karşımıza koyarken, Neil Jordan daha sanatsal bir tarz işlemişti. Bu filmde ise yönetmen Joel Schumacher, olanları bir avukatın gözünden görmemizi sağlıyor. 

Siyahi bir baba olan Carl Lee, kızına tecavüz edenlerin (tecavüz, yapılanlara göre yumuşatılmış bir kavram, siz düşünün artık) mahkemece verilen hafif cezalarla kurtulmalarının ardından, sazı eline alır ve ikisini de öldürür. Onu savunmak üzere genç avukat Jake gönüllü olmuştur. Olay, medyanın ve o günün siyasi gerginliğinin de etkisi ile bir anda siyahiler ile Ku Klux Klan kadar fanatik beyazlar arasında bir çekişmeye dönüşür. Genç avukat aldığı bu davayı, biraz kanının deli akması, biraz da aileden gelen avukatlılığın oturmuşluğu ile atlatmaya çalışırken, beklemediği destekler ve kösteklerle karşılaşacaktır.
Film kadro olarak çok sağlam. Carl Lee rolünde Samuel L. Jackson, genç avukat rolünde ise Matthew McConaughey şahane performans sergiliyorlar. Soğuk avukatımız Rufus rolüyle Kevin Spacey' de filmi yukarı çıkarıyor. Sürpriz oyuncumuz Sandra Bullock ise idealist avukat Ellen Roark rolünde. Bununla da bitmiyor, Kiefer Sutherland, Ku Klux Klan cephesinin lideri aynı zamanda öldürülen kişi (!)' nin kardeşi Freddie' yi canlandırıyor. Asley Judd, genç avukatımızın eşi Carla'yı, Donald Sutherland ise yine genç avukatımızın en önemli destekçisi eski avukat Lucien rolünde. Gördüğünüz üzere pek itina ile seçilmiş bu kadro da filmi benim için "Klasik" yapan önemli faktörlerden birisi. Avatar olarak bu kadrolardan kimi seçerseniz seçin, kimin yerine koyarsanız koyun kendinizi film sizi eşit şekilde etkiliyor.

Filmin beni en etkileyen kısmı ise finali. Seviyorum sanırım böyle etkileyici konuşmalı, mahkemeli, gaza getiren finalli filmleri. Eskiden çok konuştuğum için "avukat başladı gene" derlerdi. Belki de içimde bir yerde anayasası sadece vicdanı olan bir avukat yatıyordur :) ve evet benim avatarım genç avukat..:)
Bu filmin beni her defasında düşündürdüğü noktalara gelince...Aslında, yapılan eylemden daha çok, en azından eylem kadar,  kişiyi o eyleme götüren nedenler, koşullar da tartışılmalı böylesi durumlarda. O koşulları,  kişinin kendisi, çevresindeki insanlar ya da şehri, ülkesi oluşturuyor olabilir. Biz bunlara toptan "kader" deyip geçiyoruz. Ama onlara gerçekten "katil" olarak bakmadan önce nedenlerini bilmekte fayda var. Adalet sistemimiz daha çok eylemi cezalandırıyor. Ama eyleme neden olan koşulları yaratanlar bu cezalardan yırtabiliyor. Bazen "hafifletici neden" kavramı kullanılıyor ya da "nefsi müdafaa". Ama ya bunlar bazı istisnaları kapsamıyor, ya da iş işten geçtikten sonra cezadan indirim sağlaması çok da yeterli olmuyor. Hatta böylesi durumların temelinde çoğunlukla adalet sisteminin zayıflığı yatıyor ve kişi kendi adalet sistemini devreye sokuyor. Ona göre eyleme geçme zamanı, "öldürme zamanı" gelmiş oluyor. Oysa haksızlık, işsizlik, açlık, ihanet vs. olmasa, yani insana "çaresizlik" duygusu aşılanmasa, gerçek sosyopatlar hariç cinayet işlenmeyecek. Yani gerçekten güvenli bir toplum oluşturmanın temelinde kişiyi çaresiz bırakmama yatıyor. Birazdan "dünyada açlığa son vermek isterdim" diyerek konuyu toparlayacağım üstelik mayolu bile değilim :)

Film hakkında bazı bilgiler ;
  • Film, John Grisham' ın aynı adlı romanından uyarlama.
  • "Öldürme Zamanı" şeklinde türkçeleştirilmiş.  
  • Filmde, Matthew McConaughey, Fredie, Kevin Spacey ise avukat Jake rolünde düşünülmüş sonra doğru yol bulunmuş :)
  • Joel Schumacher, ağır bir drama istediği için, Lucien' in alkolik olmasını istemiş. Böylece filme bir kaç farklı yönden dram eklemiş.
  • Paul Newman, filmdeki mesajı tatsız bulduğu için Lucien rolünü geri çevirmiş.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Yazılar spoiler içermiyor di mi?

Özlem dedi ki...

genel anlamda anlatıyorum filmleri. önemli ipuclari vermiyorum. :)

Adsız dedi ki...

Rahat okuyabilirim o zaman :)

Özlem dedi ki...

Kesinlikle...

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...