Ads 468x60px

.

Pages

26 Nisan 2012

Limitless (2011)


Nasıl ki hafta sonları iki film izlemeyi gelenek haline getirdiysem, sanırım bunlardan birisinin vasatın altı, birisinin de üstü olmasını da gelenek haline getirdim :) Zira I Am Number Four'un aksine Limitless iyi çıktı. İyi derken öyle beklentilerinizi yükseltmek istemem. Şahane bir şey beklemeyin. Ama bir iki kere izlenebilir. Konu olarak ilginç, konunun uygulanışı ve oyunculuk olarak başarılı bir film.

Film, serseri, dünyadan elini ayağını çekmiş, başarısızlık abidesi bir karakter olan Eddie' nin (Bradley Cooper), NZT isminde, yasal olmayan bir ilaçla tanışması ile başlıyor. Eski kayınbiraderi aracılığı ile aldığı ilaç Eddie'nin hayatını tamamen değiştiriyor. Çünkü ilacın beyin kapasitesinin neredeyse tamamını kullandırma gibi bir etkisi var.  Eddie, bir yandan yeni beyin kapasitesi ile neler yapabileceğini keşfederken, bir yandan da ilaçtan haberdar olan ve peşine düşen karanlık adamlarla mücadele ediyor. İşler öyle karanlık haller alıyor ki, cinayetler, mafya, büyük şirketlerin CEO'ları, politikacılar, sevgililer, kadınlar, yan etkiler derken Eddie inanılmaz bir karmaşanın içinde buluyor kendisini. Aslında bize karışık geliyor. Eddie, beyninin % 100 ünü kullandığı için onun için zaman zaman hiç sorun olmuyor.

Filmi güzel yapan, bir insanın beyin kapasitesinin artışını başarılı bir şekilde işlemeleri. Görüş açısı, duyduğu sesler, beyninin çalışma hızı, kurduğu hızlı ve karışık cümleler gibi olaylar çok başarılı bir kurgu ile ele alınıyor. Daha önce hiç bir filmde görmediğim bir çekim tekniği de uygulanmış filmde. Böylece karakterin bakış açısını daha iyi anlıyoruz. Bu çekim tekniği ile başlayan film, gördüğüm en iyi film jeneriğine sahip olmaya aday bence. Midesi hassas olanlara tavsiye etmiyorum. Hayır hayır, iğrenç ya da şiddet dolu bir görüntü değil sadece mekanların iç içe geçmesi söz konusu ve bu bir müddet sonra baş döndürücü olabiliyor.

Bradley Cooper, tam rolünün adamı. Castı hazırlayanları tebrik etmek gerek. Yine ilerleyen zamanlarda büyük şirketler işin içine girince karşımıza çıkan Robert De Niro da tam bir sürpriz oluyor.

Filmin, insana doğruyu, yanlışı düşündürdüğü kısımları da es geçmemek lazım. Film boyunca "ben bu ilacı kullanır mıydım ?" dedim mesela. Beyni öyle kullanmak ne kadar iyi bir şey? Yan etkilerine değer mi ?

Filmin trivia'larına bakalım;
  • Eddie karakteri için öncelikle Shia LaBeouf tercih edilmiş. Ancak 2008 de bir araba kazasında sol elinden yaralanınca casttan çıkarılmış.
  • Eddie, Edward ın kısaltılmışı. Karakterin tam adı Edward Morra.  Morra portekizce bir kelime ve "to die" anlamına geliyor. Yani "Edward ölüyor" ya da "Edward Ölür" gibi bir kalıp oluşuyor, ki filmi izleyince anlamını farkedeceksiniz (filmin sonunu söyledim sanıyorsunuz değil mi.. :D )

0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...