Ads 468x60px

.

Pages

26 Nisan 2012

Ejder Kapanı (2010)



Bugünü de hastalık sebebi ile evde geçirdim. Gündüz kuşağı TV programları limitimi de doldurduğum için film izlemeye karar verdim. Ne zamandır merak ettiğim ve hakkında oldukça olumsuz eleştirilerin yapılmasıyla merakımın katlandığı Ejder Kapanı filmini izlemeye karar verdim.

Öncelikle şunu söylemeliyim ki bir şeyi eleştirirken kriterlerimizi doğru seçmemiz gerek. Bu film için yapılan "her sahnesi klişe beee" eleştrisine katılmıyorum mesela (Ki zaten "klişe" kelimesinin anlamına geçenlerde değinmiştim. Buradaki eleştiriler bu sözcükle olumsuz şekilde yapıldığı için buradan yola çıkıyorum). Çünkü polisiye zaten klişeler yumağı bir durum. Katil olur, kan olur, ceset olur, travmatik hikayeler olur, aksiyon olur, dosyalar olur, ofis içi aşk olur, tecrübeli bir danışman olur, sağ gösterip sol vurulur. Bu maddeler hemen hemen her polisiye filminde olur. Bu film, bu sahneleri barındıryor diye eleştirmek acımasızlıktır. Şapkadan tavşan çıkarma işi ancak fantastik filmlerde olur :) Çok övdüğümüz Hollywood da her defasında bu klişerle yola çıkar.

Ha bu klişeler ne zaman göze batmaz ? Tamamen yönetmenin becerisine bağlı olarak, işleyişi, kurgusu ve yaratılan karakterlerin gerçekçiliği üst düzeyde olursa göze batmaz. Bakın mesela bizim "klasik" olarak baktığımız Se7en filmi de, gerek emekliliğine yaklaşmış polis olsun, gerek genç tecrübesiz polis olsun, gerek dini temalı psikopat olsun çeşitli klişeler barındırıyor. Rahatsız olduk mu ? Hayır. Çünkü yönetmen harika bir hikayeye yedirmişti bu klişeleri. O nedenle bir şeyleri eleştirirken, özellikle yerli sinema için bunu yaparken aşırı acımasız davrandığımızı düşünüyorum. Kendimizden olanı yerden yere vurmak gibi bir adetimiz var. O nedenle bu ülke çok şey üretemiyor, üretenler de gidip bunu yurt dışında yapıyor. İsimleri "Türk" diye gururlanırken, "bunları neden bu ülkede yapmıyorar" diye düşünmüyoruz bile (amma doluymuşum, neyse filme dönelim).

Genel anlamda filmi beğendim. Bence Av Mevsimi' nden kat be kat güzel bir film. Özellikle Uğur Yücel' in oynadığı Çerkez Abbas karakterini çok çok beğendim. Hani devamı çekilse de Abbas bir şeyler daha çözse hiç fena olmaz. Berrak Tüzünataç' ın oynadığı Ezo'yu da alır ekibine. Ezo, yaşadığı dramın etkisi ile çelik gibi sinirlere ve tecrübeye de sahip olmuş olur. Oooo tadından yenmez valla (Uğur abi duy sesimi..:D ). Kenan İmirzalıoğlu' nun oynadığı Akrep Celal ise bence başarısız bir karakter olmuş. Yani çok eğreti durmuş. Bu kadar şive katılmalı mıydı bilemiyorum. O gerçekçi karakterler içinde Akrep Celal karikatür gibi durmuş. Sırrı Süreyya Önder' in sürpriz ama şiveli performansı da buna eklenince filmde şive açısından eğretilik artmış. Ceyda Düvenci ve Nejat İşler' in kısa ama etkin rolleri sırıtmıyor. Hatta Ceyda Düvenci' yi pek beğendim diyebilirim. Ancak filmin genelinde konuşmalar çok ağız içinde yapılmış. Yani alt yazı ile izlesek filmi yeridir diyebileceğim kadar zor anlaşılıyor diyaloglar. Burada sanırım filme gerçekçilik katılmak istenmiş ama bence sonucu filme olumsuz yansımış.

Olayın işlenişi güzel olmuş bence. Kurgu oldukça başarılı ama aralara şu dondurma sahnelerini koymasalar, şu görüntü kalabalığını yapmasalar daha da iyi olabilir miydi diye düşünüyorum. Yönetmen Uğur Yücel, daha önceki filmlerinden farklı bir şeyler denemiş. İyi de yapmış aslında, farklılıkları denemek kötü değil, sonucunun alacağı tepkileri göze aldıysanız tabi. Filmin karanlık çekimi bence filmin bir dezavantajı. Her ne kadar Uğur Abi, o atmosfere bizi sokmak adına bu kadar karanlık ve kasvetli bir tarz seçmiş olsa da, çoğu sahne ışığın azizliğine uğramış. Karanlık çekimler, yağmurlu hava, arka sokak ve kasveti ile Biraz da Se7en' i hatırlatmış. Haa filmin bu karanlığı taktik de olabilir. Sonuçta çok görsel efektin kullanıldığı bir film. Ceset görüntüleri ve aksiyon sahnelerindeki bu karanlık, açıkları kamufle etme adına bir taktik olabilir (Fesatlıktan kim ölmüş..:D ).

Görsel efektleri ve aksiyon sahnelerini çok beğendim (karanlığın etkisi ile). Tabi bunun bir Türk Filmi olduğu bilincinde izleyince, öncesindeki örnekleri ile kıyaslayınca çok başarılı. Hatta izlediğim yerli sinemadaki en gerçekçi sahneler diyebilirim.

Uğur Yücel, Türk Sineması ve Türk TV piyasası için çok çok önemli bir adam. Yenilikçi ama samimi işler yapmak adına uğraş veriyor sürekli. Kıymetini bilmemiz, desteklememiz gerekiyor. Bunu söyleyince "Film kötü de olsa eleştirmeyelim, izleyelim, destek verelelim" gibi anlamlar çıkmasın. Sadece eleştiriyi daha yapıcı, gerçekçi ve egolarımızdan arınarak yapalım. Ben film yapımcısı falan değilim ama son 15 yılımı yoğun bir izleyici olarak geçirip, Hollywood yapımı aksiyonların % 90' nını, Türk yapımı aksiyonların % 80 nini izlemiş biri olarak diyorum ki, bu film hiç de fena değil.

0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...