Ads 468x60px

.

Pages

26 Nisan 2012

Beni Unutma (2011)



Öhöö, öhööö... Sana laflar hazırladım "Beni Unutma" hazır mısın ? :)

Hadi bakalım, başlıyoruz.

Film inanılmaz ağır başladı. Ağır devam etti. Birazcık hızlandı ve bitti. Gerçekten çıktığımda film hakkında aklımda kalan bir kaç iyi şeyden biri mekanların güzelliğiydi. Zira filmdeki evler, dekorasyonlar ve görüntü zenginliği güzeldi.

Ancak kurgu o kadar klasik olmuştu ki filmin içine giremedim. Özellikle başroldeki çiftin aşkına ait gerçekçilik eksikti. Birbirlerine olan aşklarını bir sebepten hissedemedim. Ben mi duygusuzum acaba diyeceğim ama arkadaşım da aynı şeyi hissetmiş. Galiba biraz tutku eksikti söz konusu aşkta. Havada kaldı bir şeyler.

Kurgu, ilk falsosunu bana göre esas kız ve esas oğlanın tanıştığı barda verdi. Birinin repliği biterken diğerinin başlaması meselesi çok kötü uygulanmış. Tamam yönetmen birşey anlatmak istiyor, sen de anlıyorsan ama işlenmesi çok basit olduğu için sadece anlıyorsun. Etkilenmiyorsun. Çok tiyatral bir sahneydi. Çok başarısızdı bana göre ki, önemli bir sahne olduğu için de filmin geneline yansıdı.

İlk yarı böyle bir sahne ile başlayıp durgun sahneler ve durgun oyunculuklarla devam edince çok sıkıldım. Yönetmen iyi niyetiyle bir şeyler anlatmaya çalışıyordu ama ben bir türlü etkilenemedim.

İkinci yarı olumsuz olayların başlaması ile film biraz daha hareketlense de, ilk yarının etkisizliği ile film bitmek bilmedi. Aslında anlatılmak istenen dramatik olay çok önemliydi. Keşke işin aşk kısmı ya hiç işlenmese ve film ikinci yarıdan sonraki şekliyle başlasa, ya da filmin aşk kısmı daha detaylı anlatılsa ve dramatik kısmı nispeten kesilseydi. Çok yavaş ilerleyen diyaloglar ve sahneler daha akıcı hale getirilseydi hem sıkıcı olmaz, hem de karakterlerin her iki dönemi de (Aşk ve dram) daha detaylı verilebilirdi. Daha çok anı, daha çok sahne daha hızlı akım. Bence filmin çok büyük eksiği, en büyük eksiği buydu. Yönetmen sanırım bunu bilerek yaptı. Bir tarz meselesi ve bazı insanlar eminim filmi böyleyken sevmiştir ama benim için bu geçerli olamadı maalesef.

Filmin en iyi kısmı, dediğim gibi mekanlardı. Kostümler, aksesuarlar, dekoratif ayrıntılar çok iyidi. Bu anlamda sanat yönetimi başarılı diyebilirim.

Ayrıca final sahnesini, Prison Break final sahnesine çok çok benzeten acaba bir ben miyim :)

İstiyorum ki, Türk sinemasında salonlar dolsun, insanlar gerçekten eğlensin. Ancak bazı şeyler hala eksik. Bir kaç yönetmenin üstüne çıkamıyoruz. Bir kaç konunun dışında film yapamıyoruz. Seyirci bir yere kadar destek oluyor. Son bir haftadaki iki yerli sinema salonunun birinde 15 diğerinde 8 kişiydik.

Bir an önce o eksikliği bulmalı ve çözmeliyiz. Daha çok yönetmen, daha çok oyuncu, daha farklı konular, daha çok film, daha iyi film...

0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...